top of page
Yazarın fotoğrafıÇikolata Yayınevi

ERGENLİK 101 - 1. BÖLÜM: SİSTE BEKLEYEN GEMİCİLER


Ergenlik Denilen Şu Şey


‘Ergen’ ve ‘ergenlik’, bizlerde çoğunlukla olumsuz duygular uyandırabilen ve negatif anlamda kullanmaya yatkın olduğumuz kelimelerden. Öyle tahmin ediyorum ki, ergenlik döneminde olan bir bireye bile bu şekilde hitap edildiğinde yaşadığı öfkeye en az bir kere tanıklık ettiğiniz olmuştur. Aslında ergenlik bir kelimeden çok daha fazlasıdır. Bir çocuk psikanalisti olan Donald Winnicott, ergenleri siste bekleyen gemicilere benzetir. Yolda ve yalnız olan gemiciler, siste ne ileriyi görebilir ne de geriyi... Tıpkı bir ergenin yetişkinlik ve çocukluk arasında kendini sıkışmış hissetmesi gibi. Bu iki uçta gidip gelen ergenin yaşadığı değişimler ve zorlanmalar, ruhsallığına ve davranışlarına da yansır. Bu yazıda ergenlikteki değişimlerin ruhsallık üzerindeki etkisine değinelecek.

Ergenliğin tanımlarına baktığımızda değişim, büyümek, başkalaşım, dönüşüm gibi kavramlar ile eşleştirildiğini görürüz. Ergenliği ‘ikinci doğum’ olarak tanımlayanlar da vardır ki bu da ergenin, sanki bir bebeğin yaşamının ilk yıllarında dünyaya uyum sağlamaya çalıştığı o anlardaki gibi kırılgan ve savunmasız oluşunu açıklamaktadır (1).


Son yıllarda püberte (erinlik/buluğ çağı) başlangıç zamanı değişse de ortalama olarak kızlarda 10,5-11 yaş, erkeklerde 12,5-13 yaş şeklindedir (1). Bu dönemde dışarıdan gözlenebilen ve gözlenemeyen birçok fiziksel değişim meydana gelir. Beden çok hızlı ve ani bir şekilde değişir. Fakat bilinçdışı bir imge olan ‘beden imgesi’ ergenlikte o kadar hızlı değişmez. Ergenlik döneminde önemli bir yeri olan ‘beden imgesi’ kavramını kısaca açıklamak gerekirse, kişinin zihninde oluşturduğu kendi bedeninin resmine beden imgesi denir. Yani bedenimizin kendimize nasıl göründüğüdür (2). Dolayısıyla beden imgesinin bu değişim hızını yakalaması da o kadar kolay değildir. Erken dönemdeki çocuksu cinsel dürtülerin, ihtiyaç ve arzuların taşıyıcısı pasif bir beden iken, ergenlikle birlikte artık aktif bir güce sahip beden söz konusudur; yani cinsellik mümkündür. Erken dönemdeki anne-baba-çocuk üçgeni (ödipal üçgen) meselesi tekrardan gündeme gelir ve ergen bu üçgeni yeniden oluşturmak durumundadır. Kız çocuğunun babaya, erkek çocuğunun anneye olan çocuksu ‘aşkı’ ve devamında gerçekleşmesini beklediğimiz özdeşleşme meselesi, artık cinselleşmiş bir beden ile değişmeye başlar. Dürtülerini yeni bedene adapte etmelidir. Bu noktada çocukluktan çıkma yolunda ilerleyen ergene, yeniden gündeme gelen bu meselelerden ötürü ruhsallığını yeniden organize etme görevi (belki de fırsatı) düşmektedir. Bu bir ‘ikinci doğum’ gibidir. Çünkü her şey en baştan yeniden inşa edilmelidir. Buna ödipal üçgen de dâhildir. Ödipal nesneleri (anne-baba) ile olan ilişkisini değiştirmeli, ihtiyaç ve arzularını dışarıdaki bir ‘öteki’ üzerinden yaşamalı, düşlemlemelidir.


Sağlıklı Bir Ergenlik Dönemi

Bizim sağlıklı geçirilen bir ergenlik döneminden beklentimiz; ruhsal gelişimin, fiziksel gelişimin hızını yakalayabilmesidir. Çoğunlukla ergenliğe dair ruhsal sorunlar da bu iki değişim hızının birbiriyle uyumlu gitmediği durumlarda ortaya çıkmaktadır.


Buna örnek olarak, bedeni bir yetişkin görünümüne yaklaşırken bariz bir şekilde hâlâ çocuksu giyinmeyi sürdüren ve çok zayıf olmayı takıntı haline getirmiş olan (bu şekilde fiziksel büyümesini durdurmaya çalışan) bir ergeni gözümüzün önüne getirelim. Böyle bir ergen bize davranışlarıyla aslında ruhsallığının, bedendeki o gelişim hızına uyumlanamadığını ifade ediyor olabilir. Ergenliğin getirdiği birçok yeni sorumluluğun altına girmek istemiyor ve eski çocuksu konumunda kalmak istiyor olabilir. Kendi ergenliğimizi düşünelim; çocukken her işi görülen biri iken ergenlikte birçok şeyi tek başına üstlenmek zorunda kalmak muhtemelen bizim için de pek kolay olmamıştı. Bu tür durumlar sağlıklı geçirilen bir ergenlik dönemi bağlamında beklentimizin dışında kalmaktadır.


Ergenlik, aynı zamanda ebeveyn ile çatışmanın da yoğun hissedildiği bir dönemdir. Ergenliğin tipik özelliklerinden birinin otoriteden (ebeveyn) bağımsızlaşma olduğunu biliyoruz. Peki, ergen, otoriteye ihtiyaç duymayacağı bir konuma gerçekten gelmiş midir? Tabii ki hayır; fakat otoriteye ihtiyaç tamamen bitmediği halde bu ihtiyacı azaltma çabası içine girmesi, başkaldıran ama aynı zamanda da uzlaşan bir şekilde davranması ergenlik döneminin sağlıklı geçirilebilmesi için beklediğimiz adımlardandır.


Ergen ve Ebeveyn Arasındaki İlişki


Ergen ebeveyni ile çatışır, anlaşılmadığını düşünür, sınırları sonuna kadar zorlar, kurallara karşı öfkelidir. Ancak sınırlar olmadığı takdirde daha çok zorlanacağını kendisi ya da ebeveynleri yeterince farkında olmayabilir. Ergen tarafından sınırların bu kadar zorlanması, ebeveynlerin tutumunu değiştirmesiyle ve ergeni daha serbest bırakmasıyla sonuçlanabilir. Halbuki ergenin asıl ihtiyacı o sınırlardır. 7-11 yaş arasına denk gelen ve cinsel dürtülerin bastırılıp uykuya geçtiği latans (gizil) dönemde çocuğun kuralcı oluşu, bize neyin yapılması veya neyin yapılmamasını söyleyen içimizdeki yargıçtan yani katı bir üstbenlikten (süperego) kaynaklanır (3). Ergenlikle beraber bu üstbenlik zayıflar çünkü artık dürtüler şiddetlenmiştir. En ilkel isteklerin, içgüdüsel ihtiyaçların ve dürtülerin kaynağı anlamına gelen altbenlik, (id) güçlenmiştir (3). Bu sebeple sınırlar ortadan kalktığında üstbenliği henüz zayıf ve tamamlanmamış olan ergen, ortada kendini kalakalmış hisseder. Sınırları ebeveynlerinin koymadığı bir dünyada, kendi başına doğru şekilde ve sosyal uyum içerisinde nasıl davranması gerektiği konusunda iyice zorlanır.


Ergenlikte yaşananları hafife almamak ve onları anlamaya çalışmak çok önemlidir. Her söylemin, her davranışın arka planında aslında onları duymamızı istedikleri bir şeyi bizlere fısıldıyor olabilirler. Eskiden bizlerin, kendi ebeveynlerimizin ulaşabileceği bu kadar çok kaynak yoktu, Bir şekilde ergenlik döneminden geçiyor ve yolumuza devam ediyorduk. Ya da öyle zannediyorduk. Oysa yetişkinlikte yaşadığımız problemlerin çoğunun erken dönem yaşantılarımızla ilişkili olduğunu artık biliyoruz. Bu yüzden sağlıklı geçirilen bebeklik, çocukluk, ergenlik dönemleri ileriki dönemlerimize de daha güçlü adımlarla yürümemizi sağlayacaktır. Şunu unutmamak gerek; ergenlerin hepsi bir olmadığı gibi, ergenlik döneminin her anı da bir değildir. Bu sebeple Ergenlik-101 serimizde ergenliği evrelere ayırarak anlatmayı tercih ettim. Bir sonraki yazıda latans/gizil (7-11 yaş) dönem ve önergenlik (11-13 yaş) evresini ele alacağım.










Psikolog İdil Örs

İstanbul Üniversitesi - Psikoloji



Kaynakça


[1] Parman, T. (2017). Ergenlik ya da merhaba hüzün (5. baskı). İstanbul: Bağlam Yayıncılık.

[2] Slade, P. D. (1994). What is body image? Behaviour Research and Therapy, 32(5), 497-502.

[3] Ego, superego, and id (t.y.) New World Encyclopedia içinde. Erişim adresi: https://www.newworldencyclopedia.org/entry/Ego,_superego,_and_id (erişim tarihi: 03.08.2020)


NOT: Her birey kendi özelindedir. Burada okuduklarınızı kendinize / yakınınıza yönelik bir tespit ya da reçete olarak yorumlamayınız. Gerektiği takdirde lütfen uzman desteği alınız.

213 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page