top of page

ERGENLİK 101 – 5. BÖLÜM: 15-18 YAŞ ASIL ERGENLİK


"Sen kimsin?” diye sordu Tırtıl. Alice utana sıkıla: “Şey ben... Ben de şu anda pek bilmiyorum efendim.” dedi. “Bu sabah yataktan kalktığımda kim olduğumu biliyordum ama o zamandan bu yana o kadar çok değiştim ki“.

-Alice Harikalar Ülkesinde

Lewis Carroll

Can Yayınları

Tomris Uyar çevirisi

‘Ergenlik başlangıcı’ (13-15 yaş) evresinin ardından gelen ve ‘Asıl Ergenlik’ dediğimiz 15-18 yaş aralığını kapsayan evre, aslında bütün olumlu/olumsuz yönleri ile ergenliğin en belirgin hale geldiği evredir. Bu evreyi öncelikli olarak Erik Erikson’un Psiko-sosyal Gelişim Kuramı üzerinden ele alacağım. Bu kurama göre her dönemin belli bir çatışması bulunmaktadır. Ergenlik dönemininki ise ‘kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası’dır. Yani kimlik kazanma çabası ile bu rollerin çokluğunın birbirleri arasında bir çatışma yaratacağını savunur. Erikson’un ergenliği 10-20 yaş arası gibi geniş bir yaş aralığında aldığı için bu yazıda bahsedeceğimiz ‘asıl ergenlik’ (15-18 yaş), bir sonraki yazının konusu ise ‘ergenlik sonu’ (18-20 yaş) olacak.

Bu dönemin çatışması yoğun olarak belki de 18-20 yaşlarında yaşansa da 15 yaştan itibaren izlerini görebiliriz. Bu yaştaki ergenler ‘ben kimim, neyim, ne istiyorum, hayatın neresindeyim ve nereye gidiyorum’ gibi sorulara karar vermekle karşı karşıya kalırlar. Liseye yeni başlamış bir ergeni düşünecek olursak yaşadığı bunalımları zihnimizde canlandırmamız daha kolay olacaktır. Bir yandan meslek tercih etmesi beklenirken bir yandan da bu tercihinin kendisi için doğru olduğuna emin olması gerekmektedir. Ancak ergen gerçekten kim olduğunu ve ne istediğini henüz biliyor mudur? Buna bir de hedeflerine ulaşmak için vereceği emeği ve aylar, yıllar süren çalışmayı da ekleyelim… Tüm bunların ergenlikle ilgili birçok konuyla boğuşurken baş etmesi pek de kolay şeyler olmadığı çok açıktır.


Kimlik kazanma girişimi tabii ki rol karmaşasını da beraberinde getirir. Ergenler, farklı rol ve kişilikleri denerler. Hayallerindeki meslekler arasında gidip gelebilirler. Arkadaş tercihleri konusunda değişken olabilirler. Farklı giyim tarzları, saç modelleri deneyebilirler. Bu denemeler bilinçli bir çabadır ve bu sayede ergen dünyanın neresine ait olduğunu anlamaya çalışır.

Peki kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası ne şekilde sonuçlanabilir? Ergen bu çatışmayı çözebildiği takdirde yeni bir benlik ile ortaya çıkar. Bu kimlik bunalımını çözemeyen ergenler ise ya kendilerini ailelerinden ve arkadaşlarından soyutlama yolunda giderek içlerine çekilirler ya da kendilerini akranlarının dünyasına sokarak kalabalık içinde kendi kimliklerini kaybederler. Sanki bulunduğu kabın şeklini alan bir su gibi, girdiği ortamlara ayak uyduran ancak hâlâ ‘gerçekte kim olduğunu’ arayan yetişkinler olarak bir gün karşımıza çıkabilirler.

Asıl ergenlik evresinde ergenlerin bedenlerini zorlayıcı eylemlerde bulunduklarını görebiliriz. Kendilerine eziyet edercesine kendilerini hazlardan mahrum bırakabilirler. Aşırı diyetler yapmayı, yemek/uyku gibi çeşitli fiziksel hazlardan kendini mahrum bırakmayı, çok fazla yemek yemeyi (kendi aralarında yaptıkları ‘kim daha fazla yemek yiyecek?’ yarışları) ve ekstrem sporlara yönelik ilgiyi bu duruma örnek olarak verebiliriz. Fakat bu iyi ayırt edilmesi gereken bir durumu ortaya çıkarır; örneğin kendisini aç bırakan bir ergeni düşünelim… Bu ergenlik sürecinde yaşanma ihtimali olan ‘bedenin sınırlarını zorlama, sınama ve anlamaya yönelik bir çaba’ mıdır? Yoksa ‘kendi bedenini yıkmaya yönelik bir saldırı’ mı? Çocuksu bedenden uzaklaşan ve cinselleşen yeni bedeni ile baş etmenin güçlüğünden söz etmiştim. İşte bedene yönelik saldırıların olası sebeplerinden biri bu güç durum ile baş etmekte zorlanması olabilir. Ergen, tüm bunları sağlıklı yaşayabilmesi için cinselleşen bedeni ile yaşadığı kaygıları çözebilmeli, dürtülerini bu yeni bedenine adapte edebilmeli ve yeni bedeni ile kendisini rahat hissedebilmelidir. Tüm bunlar elbette zamanla yolunu bulmasını beklediğimiz şeylerdir. Ancak zamanın yetersiz kaldığı ve ergenin bedenine ve benliğine yönelik tutumu saldırı düzeyinde olduğu takdirde de mutlaka profesyonel bir destek alınmalıdır.


Normal ergenliğin bir parçası olarak ortaya çıkan bir başka yaygın durum ise ergenin kendi ruhsallığında olup biten değişimlerden söz etmemek için bilgi dolu cümleler kurmasıdır. Kendisine dair birçok şeyi örtük (kapalı) biçimde anlatır. Yani duygularına dair bir şeyler aktarmak yerine entelektüel içerikli konuşabilirler. Bu dönemde dürtüye yönelik artan ilgilerini, düşüncelerde kalan entelektüel bir düzlemde tutabilirler. Bu şekilde ergen dürtülerini kontrol etmeyi amaçlar. Ergenin, asıl bunaldığı durumu anlatmak ve duygularının derinine inmek yerine bunları bir bilim insanı ya da filozof edasıyla açıklamaya çalışması örnek olarak verilebilir.Yani ‘aşk acısı’ çeken bir ergenin ‘Onu çok seviyorum ama benden haberi bile yok. Bu durum beni çok üzüyor. Beni fark etmemesine dayanamıyorum. İçimden ağlamak geliyor.” diyerek duygularını paylaşması yerine, ‘Aşk nedir ki zaten? Gerçek aşk diye bir şey var mı? Neden aşık oluyoruz ki? Aşk kendinden vaz geçmek midir?’ şeklindeki aşkı daha felsefi boyutlarıyla ele alışını bu duruma örnek verebiliriz. Unutulmamalıdır ki ‘entelektüalizasyon’ doğru kullanıldığında düş kurma kapasitesini zenginleştiren bir şeydir. Fakat sadece soyutlamalardan ibaret olup duygular yalıtıldığında ne hissettiğini anlatamayan bireylerin ortaya çıkmasına sebep olur.


Bu evrede gözlemlediğimiz bir başka durum ise öteki kişiler ile olan mücadelesinin devam ediyor oluşudur. Ergenin kendi fikirlerini kabul ettirme çabası, tartışmalara sıkça girmesi aslında bir ‘var olma arzusu’na işaret eder. Var olma arzusunu en iyi destekleyen şeylerden biri de ‘yazma arzusu’dur. Çevrenizde bazı ergenlerin yazı yazmaya olan tutkusunu belki fark etmişsinizdir. Bu onlar için aslında dünyaya kalıcı olarak bir ‘iz bırakabilmek’ yani ‘var olmak’ demektir. Burada daha önce önergenlik yazımda (Ergenlik-101: 3. Bölüm) bahsettiğim ‘ergen benmerkezciliği’ kavramını hatırlayalım: “Ergen benmerkezciliği, ergenin kendi görüntüsü ve davranışları konusundaki öz-farkındalığının artmasıdır. Bu kavram iki önemli unsurdan oluşur: ‘hayali seyirci’ ve ‘kişisel hikaye’.” ‘Hayali seyirci’ kavramından serinin 3. bölümünde bahsetmiştim ancak ‘kişisel hikaye’ kavramını açıklamak için asıl ergenlik evresini yazmayı bekliyordum.

‘Kişisel hikâye’ ergen benmerkezciliğinin biricik ve yenilmez olma duygusuyla ilgili yanını ifade eder. Yani ergenlerin kişisel benzersizlik duygusu, onları kimsenin anlamayacağı duygusuna kaptırır. ‘Beni kimse anlamıyor. Özellikle anne babamın ne hissettiğim hakkında fikirleri yok.” şeklinde düşünmesi buna bir örnektir. Kendilerini eşsiz bulurlar ve bu eşsizlik hissini sürdürmek için hayallerle dolu hikâyeler yaratabilirler. Dolayısıyla bu kişisel hikâyeler ergen günlükleri gibi yerlerde sıklıkla görülebilir. Buna ilaveten blog yazmak ve twitter, instagram, tiktok gibi paltformlarda paylaşım yapmak yazı-fotoğraf-video yoluyla iz bırakma ve var olma arzusuna örnektir.



Son olarak, ergenin artan mahremiyet ihtiyacına vurgu yapmadan geçmek olmaz. Çocuklukta pregenital yani cinselleşmemiş bedene sahipken, artık genital yani cinselleşmiş bir bedeni vardır. Dolayısıyla ergenin daha fazla mahremiyete, izolasyona, anne-babadan uzaklaşmaya ve dışarıda yeni kişilere yönelmeye ihtiyacı olacaktır. Küçük bir kız çocuğu babasını, erkek çocuğu annesini beğenirken (çocuksu bir aşk duyarken); ergenden beklediğimiz bu durumu dışarıdaki kişilere yönelik beğenisi şeklinde değiştirmesidir. Sıkça değindiğim gibi anne-babanın ergene aldığı mesafe, bu durumun kolaylığının ya da zorluğunun belirleyicisi olacaktır. Anne-baba sağlıklı bir mesafede durduğu sürece ergen bu dönemi daha kolay atlatacaktır. Ancak anna-baba mesafe almayıp hâlâ çocukmuş gibi çok yapışık davranıyorlarsa ve ergenin içindeki nüfuz edici konumlarını sürdürüyorlarsa işler bu noktada zorlaşacaktır. Bu sebeple ergenin dürtülerini yeni bedenine uyumlayıp cinselliğini kontrol edebilmesinin yolu anne-baba ile vedalaşabilmesinden geçmektedir. Aksi takdirde ‘mesafe alma’ konusundaki başarısızlıkların izlerini ‘uzamış ergenlikler’de görmek mümkündür. Özetle çocuklukta halledilen birçok mesele ergenlikte bir kez daha gün yüzüne çıkar ve bu defa cinselleşmiş yeni bedenin sınırlarına göre ergenin son bir kez daha bunları organize etmesi beklenmektedir. Bir sonraki yazım olan Ergenlik-101: 18-20 Yaş Ergenlik Sonu’nda görüşmek üzere.









Psikolog İdil Örs

İstanbul Üniversitesi - Psikoloji

Kaynakça

1) Carroll, L. (2019). Alice Harikalar Ülkesinde (T. Uyar, Çev.). İstanbul: Can Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi 1865).

2) Parman, T. (Ed.). (2018). Ergenlik. Psikanaliz yazıları-29 (2. baskı). İstanbul: Bağlam Yayıncılık.

3) Santrock, J. W. (2016). Yaşam boyu gelişim (13. Baskı). (G. Yüksel, Çev.) Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. (Orijinal çalışma basım tarihi 1983).

Tükel, R. (2014). Freud okumaları (1. baskı). İstanbul: Bağlam Yayıncılık.

336 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page